115
Views

Müziğin bazen en çok sustuğunda konuştuğunu düşünenlerden misiniz? Özgür Aydın’ın yeni albümü Sympathy, tam da bu sorunun peşinden gidiyor. Blues ve rock ekseninde kendi iç sesini yıllardır istikrarlı biçimde büyüten Aydın, bu kez kelimelerin olmadığı bir anlatı kuruyor.
Kayıt ve prodüksiyon sürecini Antalya’daki kendi stüdyosu Supernova Music Lab’de üstlenen sanatçı, albümün her bir detayına birebir dokunmuş. “Birlikte yaşam” fikrinden ilhamla şekillenen Sympathy, sadece müzikal bir ifade değil; aynı zamanda sade, derinlikli ve içe dönük bir çağrı niteliği taşıyor.

On Air Music Co. Söyleşileri serisinde Rotka’da kendisiyle ilk kez bir araya geldiğimiz bu söyleşide, Özgür Aydın’la sessizliğin dili, üretim süreçleri, Türkiye’de bağımsız müzisyen olmak ve yolda olmanın anlamı üzerine konuştuk.

1. Müziğinizde blues ve rock’ın güçlü bir sentezi var. Bu iki tür sizin için ne ifade ediyor ve aralarındaki köprüyü kurarken nelere dikkat ediyorsunuz?

Rock kavramı içgüdüsel bir tutumu ifade ediyor benim için, Blues için ise duyguların yoğuşması diyebilirim. Elbette Blues ve Rock türleri belirli harmonik kalıplara ve enstrümanlara bağlı oluştu ve zamanla endüstriyel bir ürüne dönüştürüldü. Sadece sert tonlu gitar rifleri, scream vokaller veya gürültülü davullardan oluşan albümler Rock müziği olarak görüldü veya bol gitar sololu olanlar blues olarak sunuldu. Bu kalıplara bağlı kalmayı ve belirli reçetelerle müzik yapmayı çok tercih etmiyorum. Müziğin temel harmoni kurallarına uyarak içgüdülerinizle ve duygularınızla müziğinizi oluşturabilirsiniz. Rock ve blues endüstrisine hizmet etmeyi hiç düşünmedim. Bu endüstri insanları sadece eğlendirmeye yönelik ve bu eğlencenin karşılığında da insanların beğenisiyle birlikte parasını almak olarak görüyorum. Tıpkı bir sirk veya lunapark hizmeti gibi.

2. Sympathy” albümünüzde ‘birlikte yaşam’ ve sempatikavramlarını merkeze alıyorsunuz. Bu fikir sizin için ne zaman ve nasıl olgunlaştı? O kıvılcımı hatırlıyor musunuz?

Çocukluk yaşlarımdan itibaren oluştu diyebilirim çünkü güzel ve keyifli bir okul ve mahalle yaşamım oldu. Sanat, spor veya çeşitli etkinlikler açısından kolektif ve bir arada bir yaşam içinde olduğunuzda sempati kavramı kendiliğinden oluşuyor ve büyüdüğünüzde bunun olgunluğunu ve anlamını daha iyi hissediyorsunuz. Bu son albümde çocukluktan gelen hislerimi ve deneyimlerimi müziğe dönüştürmeye çalıştım

3. Albümün kayıt süreci tamamen Antalya’daki stüdyonuz Supernova Music Lab’de geçti. Orası sizin için nasıl bir alan; yalnızca bir kayıt stüdyosu mu, yoksa daha fazlası mı?

Yaşadığım ev ile iç içe olan temel bir stüdyo benim için. 7/24 çalışma yapabildiğim bağımsız bir cumhuriyet gibi. Albümlerimin tamamı burada gerçekleştirildi. Günümüz kayıt teknolojileri çok hızlı gelişti ve gelişmeye devam ediyor. Bu gelişmeler temel ekipmanlarla ve temel bilgilerle müzik yapabilmeme imkân sağlıyor. Artık milyon dolarlık bir stüdyoya sahip olmanız ya da bu stüdyolara büyük kiralar ödemenize gerek kalmadı. İyi de oldu 🙂

4. Fizik ve matematik kökeninizin, müzikteki yaratım süreçlerinize nasıl yansıdığını hissediyorsunuz? Müziğinizde de tıpkı bilimdeki gibi bir denge ve keşif arayışı var mı?

Fizik ve matematiğin bana öğrettiği en önemli şey denge kavramıdır ve bu denge sizi keşiflere hazırlar. Bu sadece müziğe değil aslında hayatımdaki her şeye sirayet ediyor. Bu yüzden ortaya çıkan müzik, dengeli bir keşif serüveni oluyor benim için.

5. Onca albüm ve üretim… Bu süreç sizin için bir yolculuksa, o yolculuğun unutulmaz duraklarında hangi hisler ve anlar kaldı?

Hayatımda büyük bir etkisi olan değerli Mark Knopfler bir söyleşisinde yazdığı şarkıların büyüyünce evden giden bir çocuğu gibi olduğu söylemişti. Sanırım ben de her albüm çalışmasını bitirdiğimde bu duyguyu hissediyorum ve bu buruk ama güzel yolculuğa devam ediyorum. Unutamayacağım bir an örneği ise, ikinci albümüm yayınlandığında Yunanistan’dan bir müziksever bana mail ile ulaşıp, çok kötü günler geçirmekte olduğunu ve Reborn şarkısını dinlediğinde hayata geri döndüğünü belirtmişti.  Bu benim için gerçekten çok özel bir andı.

6. Albümlerinizde türler ve anlatılar arasında cesur geçişler yapıyorsunuz; örneğin Harvest’te folk, caz ve rock bir arada, Perfect Small Times’da ise Nuclear Waltz” gibi özel parçalar var. Bu çeşitlilik sizin için bir arayış mı, yoksa tutarlı bir yaratım pratiği mi? Sizi yönlendiren temel duygu ne oluyor?

İlk soruda bahsettiğim gibi içgüdü ve duygular insan var olduğundan beri bizi insan yapan kavramlar. Modern çağdan önce bunun müziğe yansıması her coğrafyada folk olarak ortaya çıktı bu yüzden folk kavramı benim için merkezde duruyor. Caz, blues ve rock kavramları folk müziğin modern çağdaki anlatımları oldular. Bu nedenle bunları birbirinden ayırmak zor ve bana çok anlamsız geliyor. Tıpkı güzel hazırlanmış bir salatadan zeytinyağını ayıklamak kadar zor ve anlamsız.

7. Müziğinizde gösterişsiz ama derin bir samimiyet hissediliyor. Bu sadeliği korumak sizin için bilinçli bir tercih mi, yoksa doğal bir akış mı?

Çok güzel söylediniz, gösterişin olduğu yerde samimiyet olmuyor. Müzik, insan olmadan önce de doğada var olan bir fenomen. Doğada veya evrende detone bir ses ya da tını bulamazsınız bu yüzden insan zaten var olan bir şeyi keşfetti ve müzisyenler de bunu ortaya çıkarmak için yüzyıllardır aracılık yapanlardır. Doğa yok olmadığı sürece müzik hiç bitmeyecektir. Yani aslında müzikteki samimiyet doğadan geliyor.

8. Sympathy”nin yurtdışında bir öl aldığını duyduk, aldığınız ödülden bahsedebilir misiniz?

Elbette her ödül, kazanan için gurur verici. Geçen yıl Perfect Small Times albümü yayınlandığında, USA Global Music Awards yarışmasında enstrümantal dalında Bronz madalyaya layık görülmüştü. Bu yıl da Sympathy aynı dalda aynı ödüle layık görüldü. Global Music Awards, dünya çapında Klasik, etnik, caz, blues, folk, film müziği ve daha birçok dalda binlerce insanın katıldığı liyakat temelli ve sadece müziğin orijinalliğini önceleyen profesyonel bir müzik organizasyonu ve yarışması. Dünyanın her köşesinden birçok senfoni orkestrasının, ödüllü film müziği bestecilerinin ve performans müzisyenlerinin buluştuğu bir müzik fuarı gibi. Her dalda kendi müziğini üreten müzisyen arkadaşlara tavsiye ediyorum.

9. Sosyal medyada görünür olmamanız çağın gürültüsüne karşı bir duruş mu? Bu tercihin arkasında nasıl bir düşünce yatıyor?

Sosyal medyayı kişisel olarak kullanmıyorum evet. Elbette yaygınlık ve birçok açıdan kullanışlı gibi ama bıkkınlık açısından tercih etmiyorum. Manipülasyonun en yıkıcı tarafını temsil ediyor benim için.

10. Bugün geldiğiniz noktada, müziğinizin size kattıklarını düşününce… Bundan sonra üretirken daha çok nelerin peşinden gitmek istiyorsunuz? Ve onuncu albüm için zihninizde şekillenmeye başlayan özel planlar var mı?

Yaşadıkça müzik devam edecektir. Yaş otuz beş olduktan sonra saymayı bıraktım ve sanırım ileteceğim müzikler için de aynı şey geçerli. Eskiz defterimde her zaman için albüm olmayı bekleyen fikirler ve duygular oluyor. Yeni albümde sanıyorum “yarın” kavramına odaklanıyor olacağım. Şimdilik ufukta görünen bu. Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim. Müzikle kalın…Sevgilerimle…

Özgür Aydın Spotify:
https://open.spotify.com/artist/6bDnTy9qAZ0C3JdK6ZOKEg?si=AykPxKMlTD6ptZe9-sLa8g

Özgür Aydın Sosyal Medya kullanmamaktadır.

On Air Music Co. Hesapları

Makale Etiketleri:
· · ·
Makale Kategorileri:
MANŞET · MÜZİK