108
Views

Frances Farmer ünlü olmadan önce bile çevresi tarafından kötü kız olarak yaftalanan biriydi. 22 yaşında bir ajans tarafından keşfedilip Paramount Pictures’la yedi yıllık sözleşme imzaladı ve anında popüler oldu. Şöhrete kavuştuğunda Paramount Pictures da dahil olmak üzere tüm büyük stüdyoların uyguladığı “yıldız heykeltraşlığı” sürecinden nefret etti. Hangi fotoğraf çekimlerine katılacağını, hangi partilere gideceğini ve kiminle görüşeceğini onlar belirleyerek hayatını yönetmeye başladılar. Hatta bir tevatüre göre Frances ile ilk eşi Leif Erikson arasındaki evliliği Paramount Pictures ayarlamıştı.

Frances, büyük ticari başarılarından birini Bing Crosby ile birlikte rol aldığı Rhythm on the Range filminde elde etti. Bu başarının tadını çıkaramadan Paramount Pictures onu, bir Howard Hawks filmi olan Come and Get It (1936) için ödünç verdi. Hawks, Frances için birlikte çalıştığım en iyi oyuncu dedi. Bu iki önemli roldeki başarısının verdiği güçle Paramount Picture’ın güzel kuklası rolünü reddetmeye başladı.

Leif’le evliliği ve evli sahne yönetmeni Clifford Odets’le ilişkisi de dahil olmak üzere özel hayatı hızla kötüye gitmeye başladı. Clifford’un karısını kendisi için terk edeceğini düşünmüştü, ancak Clifford, Frances’le ilişkisini bitirdi. Sonraki beş yıl boyunca işler daha da kötüye gitti. Frances’in bir zamanlar umut vadeden film kariyeri de sekteye uğradı. Alkol ve ilaç bağımlılığı geliştirdi. Bunda zayıf kalması için ona yapılan baskı da etkili olmuştu.

“O zamanlar ilaç yaygın olarak bulunuyordu ve doktorlar tarafından sıklıkla iştah kesici olarak öneriliyordu. Amfetaminlerin son derece bağımlılık yapıcı olduğu, öngörülemeyen yan etkileri olduğu ve yeterli miktarda alındığında şizofreniye benzer semptomlara neden olabileceği 1970’lere kadar keşfedilmedi.”¹

Bir gece, savaş zamanı bir karartma bölgesinde, uzun farları açık araç kullandığı için polis onu durdurdu. Muhalif bir kişi olan Frances direnmeden bu isteğe boyun eğmedi ve hapse girdi.

Kuaförünün çenesine yumruk attığında ikinci kez tutuklandı. Polis onu Knickerbocker otelinde buldu ve sürükleyerek çıkarmak zorunda kaldı.

Karakolda mesleği sorulduğunda “aptal” diye cevap verdi.

Mahkemede sisteme duyduğu küçümsemeyi gizlemeye bile çalışmadı.

Polis Hakimi Marshall Hickson: Bayan Farmer, Salı gecesi Hollywood Knickerbocker’da kavga mı ediyordunuz?

Farmer: (sakin ve alaycı bir şekilde) Evet, ediyordum. Ülkem ve kendim için savaşıyordum.

Mahkeme salonunda hafif bir kahkaha koptu.

Hickson: Ağzınıza hakim olun Bayan Farmer. Denetimli serbestliğe alındıktan sonra araba kullandınız mı?

Farmer: Hayır, kullanmadım. Ama sadece elime bir tane bile geçiremediğim için.

Kısa süre sonra, ailesinin gözetiminde Kaliforniya, La Cresenta’daki Kimball Sanatoryumu’na nakledildi. Bu, ona yardımcı olmayı amaçlasa da aslında onu daha da kötü bir duruma soktu. Doktorlar paranoid şizofreni hastası olduğunu söylediler. Dönemin şartlarına uygun olarak insülin şok tedavisi gördü. Sonunda Frances’in sorunlu bir ilişki yaşadığı annesi o sırada 30 yaşında olan kızının yasal velayetini aldı.

Annesi, Frances’i Washington, Steilacoom’daki Western State Hastanesi’ne yatırdı ve burada elektroşok tedavisi gördü. Bu sefer sadece üç ay sonra taburcu edildi.

Frances, Nevada’daki teyzesinin çiftliğinden kaçtıktan sonra Kaliforniya’da “serserilik” suçlamasıyla tutuklandı. Her zamanki gibi bu olay tüm medyada yankı buldu ve Farmer üçüncü kez Western State Hastanesi’ne yatırıldı ve orada beş yıl kaldı.

Farmer “Will There Really Be A Morning”de “Western State Hastanesi’ndeki kalışı için “dayanılmaz bir dehşetti” dedi. “Hastane görevlilerinin tecavüzüne uğradım, fareler tarafından kemirildim ve bozuk yiyeceklerle zehirlendim. Yastıklı hücrelere zincirlendim, deli gömleğine bağlandım ve buz banyolarında boğuldum.” Shadowland adlı bir biyografide Farmer’ın hastanede beyin lobotomisi geçirdiği iddia edilmiş, ancak daha sonra bunun kurgu olduğu ortaya çıkmıştır.

Frances serbest bırakıldıktan sonra “Seattle’daki Olympic Hotel’in çamaşırhane bölümünde işe başladı. İronik bir şekilde burası Farmer’ın 1936’da Come and Get It filminin dünya prömiyerinde onurlandırıldığı oteldi.

Modern Screen dergisine verdiği bir röportajda “Düşüşümden kimseyi sorumlu tutmuyorum… Sanırım kendimi kontrol etme hakkını kazandım.” dedi.

Ardından, gündüz kuşağında Frances Farmer Presents adlı programı sunarak eğlence sektöründe ikinci bir başarı yakaladı. Bu sefer hayatında ilk kez toplumdan büyük ilgi gördü, ancak bir sabah sarhoş bir şekilde yayına çıkıp konuşmasını geveleyince kovuldu.

Oyunculuk kariyerini Purdue Üniversitesi’nde konuk oyuncu olarak tamamladı ve burada dünyanın en zengin kadını karakterini canlandırdı. Bu kadın aynı zamanda tahta bacaklı ve fildişi elli bir kadındı.

Frances alkollü araç kullanmaktan son kez tutuklandı. Bu sefer tutuklama görevlilerine karşı oldukça iyi bir performans sergiledi ve oyunundaki zengin ve sakat kadını canlandırarak oyundan replikler okudu. Hikaye yine medyada yer aldı. Farmer çok utanmıştı, ancak ertesi gece oyun biletleri tükenmişti.

Frances otobiyografisinde “Buracıkta dururken uzun ve sessiz bir sessizlik oldu, ardından kariyerimin en gür alkışı geldi,” diye yazmıştı. “Seyirciler skandalı alkışlarıyla örtbas etti. Bu benim en iyi ve son performansımdı. Bir daha asla sahnede rol yapmam gerekmeyeceğini biliyordum. Kendimi tatmin olmuş ve ödüllendirilmiş hissettim.”

Frances bir daha asla oyunculuk yapmadı. Bunun yerine otobiyografisini yazmaya odaklandı ve gençliğindeki din karşıtı duruşunun aksine Katolik inancına yöneldi ve bir Katolik bowling takımına katıldı.

Frances Farmer, 1970 yılında gırtlak kanseri teşhisi kondu ve 56 yaşında hayatını kaybetti. Cesur ve melankolik bir hayat yaşadı ve birçok kişi için dayanılmaz olacak şeylere katlandı.

Düşmüş Hollywood yıldızlarının simgesi olarak kabul edilen Frances Farmer’ın hayatını konu alan üç kitap ve üç film bulunuyor; bunlardan biri başroünde muhteşem Jessica Lang’in yer aldığı Frances (1982). 1990’larda Kurt Cobain’in ondan ilham alıp “Frances Farmer, Seattle’dan İntikamını Alacak” şarkısında kendisini ona benzetince de grunge akımının ilham kaynağı haline geldi.

kaynak

Makale Etiketleri:
· · ·
Makale Kategorileri:
FİLM/DİZİ · MANŞET · MÜZİK