Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz.
Uçurumda Saklı Sevdam – Yaşanmış Bir Fatsa Öyküsü
Yazar: Arslan Gümüş
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları

Fatsa’daki anti-faşist mücadele, devrimci mücadele tarihinde 12 Eylül darbesi öncesinde ve sonrasında anlamlı bir yer tutar. Halk hareketiyle birlikte 1979 yılının Ekim ayında yapılan yerel seçimlerde, belediye başkanlığını devrimci aday Fikri Sönmez’in kazanması, yeni bir dönemin başlamasına neden oldu. Halk, belediyede doğrudan söz ve karar sahibi oldu. Bu gelişme, Fatsa halkının yaşamını olumlu yönde etkiledi. Ordu ile sınırlı kalmayan gelişmeler Türkiye emekçi halklarının da ilgisini çekti. “Çamura Son Kampanyası” ile başlayan ve “Halk Kültür Şenliği” ile devam eden çalışmalar, devrimci mücadele saflarında, aydınlar arasında, yerel ve ulusal gazetelerde yankı buldu.
Fatsa’daki Devrimci Hareket içinde yetişen genç kadrolar tecrübesizdiler. Ama devrime, devrimci harekete yürekten bağlıydılar. Faşizm karşısında mücadelenin gereklerini yerine getirirken canlarını hiçe saydılar. Gelecek güzel günlere olan inançlarıyla derin dostluklar kurulmuştu. Kısa sürede elde edilen başarılar, ulaşılan hedefler bu duyguyu güçlendiriyordu. Devrimci olmak çok özel ve değerliydi. Bir ülkenin bağımsızlığı ve emekçilerinin özgürlüğü için verilen mücadeleden daha ulvi ne olabilirdi ki? Belgesel niteliğindeki bu anı romanının yazarı, devrimci mücadelenin içinde yer aldı. Kitap, esas olarak sekiz yıl boyunca bir uçurumun kıyısındaki sığınakta yaşayan bir devrimcinin ve ailesinin cuntaya karşı direnişini anlatıyor.
Sanat ve İşçi Sınıfı
Yazar: Aleksandr Bogdanov
Yayınevi: Kaldıraç Yayınevi

Aleksandr Bogdanov’un 1918’de yayınlanan “Sanat ve İşçi Sınıfı” adlı çalışması, sanat üretiminin sınıfsal özünü, işçi sınıfının sanatsal yaratıcılığının karşılaştığı zorlukları ve bu zorlukların nasıl aşılabileceğini ele alır.
Ekim Devrimi sonrasında yaşanan büyük toplumsal değişimlerin ortasında Bogdanov, sanatı sınıf mücadelesinin bir parçası olarak görür. Kitap Bogdanov’un gözünden devrimin öngünleri ve hemen sonrasına denk gelen yıllarda işçi sınıfının sanatsal yaratımının doğum sancılarını örneklerle aktarır.
Bogdanov, kapitalist aşamada, eski toplumsal yapının yıkıldığı bir dönemde yeni sanatın nasıl şekilleneceği sorusuna cevap bulmaya çalışır. Bu soru, sanat ve devrim arasındaki ilişkiyi örgütlemeye çalışanlara günümüz tartışmaları için önemli bir referans noktası sunuyor. “Sanat ve İşçi Sınıfı” bu yüzden okuyucularla buluşturulmuştur.
Bogdanov, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin 1903 kongresinde Bolşevik kanadının içerisinde yer almıştır ancak 1909 yılına gelindiğinde, daha sonrasında “Ampiryomonizm” adını vereceği felsefî ve politik görüşleri etrafında bir araya gelen RSİDP içerisindeki bir grup aydın ile birlikte Bolşevik gruba muhalif olmuştur.
Lenin, aynı yıl yayımlanan “Materyalizm ve Ampiryokritisizm” adlı çalışmasında, 1905 Devrimi sonrası gelişen karşı-devrim saldırısının yoğunlaştığı bu dönemde sınıf mücadelesi içerisinde palazlandırılmaya çalışılan idealist görüşlerin eleştirisine girişirken Bogdanov’un felsefî ve politik görüşlerine özel olarak yer vermiştir. Okuyucunun, önsözde detayları verilen bu süreci daha iyi kavraması için bahsedilen her iki çalışmayı incelemesi faydalı olacaktır.
“Sanat ve İşçi Sınıfı” politik sahnede iktidarı alan işçi sınıfının bu ilk deneyimi içinde sanat alanında yürüttüğü tartışmayı izleme şansı veren bir dizi kaynaktan sadece biridir. Yayınevimiz bu dönemin içinde sanat alanında yürüyen tartışmaları ve geçmişten bugüne sanat ile toplumsal mücadele arasında kurulan ilişkinin farklı noktalardan ele alınışını içeren başka kaynakları okuyucuya ulaştırmaya devam edecektir.
Sonsuza Dek Sürüyor Derken Bitiyor
Yazar: Anne De Marcken
Yayınevi: Metis Yayınları

“Belki de şimdiki benle o zamanki ben arasındaki temel fark korkuya tahammülüm. Sanırım bunun acıyı soyutlamakla ilgisi var. Fiziksel acı. Duygusal acı. Başkalarının acısı. Benim acım. İrkilme duygusu hâlâ var. Sanırım acının kendisi de orada bir yerlerde. Ama tutsak. Minik, görünmez, kıyamet geçirmez bir çekirdeğin içine hapsedilmiş. Atomaltı bir böceğin her birimizin merkezine yerleştirilmiş minik, yarı saydam yumurtası. Ölüp gittiğimiz zaman, eğer bir gün öleceksek, bizden geriye kalacak olan şey bu. Fosilleşmiş acı.”
2024 Ursula K. Le Guin Kurgu Ödülü dahil pek çok ödül alan bu son derece yaratıcı, şaşırtıcı, hüzünlü ve komik roman, kim olduğumuza, ne yaşadığımıza, nereye gittiğimize dair düşünmeye çağırıyor bizi.
Pijamalı Şiirler
Yazar: Serpil Torunoğulları
Balkan Sanat Yayınları

Kimisi durgun
Kimisi düşkün şiirler
Kimisi deli dolu
Kimisi yılgın
Kimisi sürgün şiirler
Kimisi sağır
Kimisi dilsiz
Laf dinlemeyen
Serseri şiirler
Hayata dair ne varsa
Topladım hepsini
Yarı önıürlük
Kanatlı ve özgür şiirler
Kimisi de azad edilmeyi bekleyen
Tutsak şiirler
Hatta pek çoğu,
Gecenin bir körü yazılmış
Pijamalı şiirler…
Korkuyu Ateşe Vermek – Bir Manifesto
Yazar: Kolektif
Yayınevi: Otonom Yayıncılık

LASTESIS kolektifi, Şili’de kadına yönelik sistematik şiddeti protesto eden “Yoluna Çıkan Tecavüzcü” performansını ilk kez 2019 yılının sonunda sergiledi.
Yazdıkları şarkı, sadece birkaç gün içinde dünyanın pek çok yerinde kadınlar tarafından sahiplenilerek sokaklara taşındığında feminist bir marşa dönüştü.
Suç bende değil,
Her nerdeysem, her ne giydiysem.
Tecavüzcü sendin.
Tecavüzcü sensin.
Şilili kadınların başlattığı yangın bu kadar büyüdüyse, bunun bir sebebi düşmanın sınır tanımazlığı, diğer sebebi öfkelerinin yakıcılığıydı.
Patriyarkal sistemin şiddetinin hüküm sürmediği hiçbir yer olmadığı için, kadınlar kendi hikâyelerini yazmaya başladıkları anda birbirlerini buldular.
Öfkeyle ve inançla tutuşmuş bedenler korkuyu, sessizliği ve suçluluk duygusunu ateşe verdi.
Birbirlerini bir daha asla bırakmayacaklarına söz verdiler.
Birlikte, büyütecekleri yangını bu manifestoyla ilan ettiler.
Bize fedakârlığın ve sömürünün hikâyesini anlattılar,
Ama o hikâye bitti, şimdi hikâyeyi ben yazıyorum.
Benim hikâyemde Tanrı’yla birlikte,
Koca da patron da öldü.
Gençlerle Baş Başa: Evrim
Yazar: Tamer Kaya
Yayınevi: Yordam Kitap

Gaye ve Deniz evrime merak salmış olan doktor amcalarıyla birlikte Viyana’da önce hayvanat bahçesini, sonra da dünyanın en önemli doğa tarihi müzelerinden birini gezerek bilimin bu en heyecan verici konusu hakkında enine boyuna konuşuyorlar.
Yeryüzünde yaşam nasıl başladı? Elin yapısı bütün memelilerde benzer midir? Evrim nasıl gerçekleşiyor? Mutasyon nedir? Biyocoğrafya ne demek? Neden erkek aslanların yelesi var? Peki ya zebraların çizgileri neden? Niçin bazı insanlar kulaklarını oynatabiliyor? Evrimsel dönüşüm bireylerde olur mu? Genetik materyal nesiller arasında nasıl aktarılır? Dinozorlar yok olurken memeliler nasıl hayatta kaldı? Dünyanın birçok yerinde dinozor fosili bulunurken neden Türkiye’de yok? İnsan maymundan geldiyse neden hâlâ maymunlar var? Milyonlarca yıldır hiç değişmeden varlığını sürdüren canlılar var mı? Evrim bilgisi ne işimize yarar? Evrim fikrini kabul etmekte neden zorlanılıyor?
Tamer Kaya akıcı bir diyalog biçiminde kaleme aldığı bu küçük kitapta canlılığın yeryüzünde en ilkel formlardan değişerek günümüze gelmesinin görkemli hikâyesini her yönüyle anlatıyor. Evrimin yalnızca zengin biyolojik kanıtlarına ve bilimsel olarak keşfine değil, toplumsal anlamına da değiniyor.
Gençlerle Baş Başa: Evrim, yaşamın ve kendi kendisinin kökenini çözmek için insanın duyduğu o tükenmek bilmez merakı okuruna hissettiren, daha fazlasını öğrenmek için ilham veren bir kitap.