Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz:
İnsanlığımı Yitirirken
Yazar: Osamu Dazai
Çevirmen: Ali Volkan Erdemir
Yayınevi: Doğan Kitap

İnsanlardan korkan ve utanç içinde yaşayan Yozo’ya göre hayat cehennemden farksızdır. Onun için çocukluğundan itibaren insanlarla zayıf da olsa bir bağ kurabilmenin tek yolu maskaralık yapmaktır. Gençliğinde ise her türlü bağımlılığın pençesine düşer. Hayatına giren herkesi teker teker yüzüstü bırakır.
İlk kez 1948 yılında yayımlanan, Japon edebiyatının en ünlü ve sarsıcı eserlerinden biri olan İnsanlığımı Yitirirken, dünyayla uzlaşamayan bir yabancının aklının ve ruhunun yitiminde ne kadar sürüklenebileceğini gösteriyor.
“Dazai kendimde en çok gizlemek istediğim şeyleri açığa çıkarıyor.”
― Yukio Mişima
Katabasis
Yazar: R. F. Kuang
Çevirmen: Güneş Becerik Demirel
Yayınevi: İthaki Yayınları

Çoksatan Sarı Yüz’ün yazarı R. F. Kuang’ın tüm dünyada heyecanla beklenen yeni romanı Katabasis şimdi Türkçede!
İki doktora öğrencisi, rekabetlerini bir kenara bırakıp hocalarının ruhunu kurtarmak için Cehennem’e gitmek zorunda—belki de kendi ruhlarını feda etme pahasına.
Alice Law’un hayatta tek bir amacı vardı: Büyü alanındaki en yetenekli kişi olmak. Bunun gerçek olması için her şeyini feda edebilirdi: gururunu, sağlığını, aşk hayatını ve kesinlikle akıl sağlığını. Hepsi, dünyanın en büyük büyücüsü olan Cambridgeli Profesör Jacob Grimes’le çalışabilmek içindi.
Ama profesör bir büyü kazasında ölünce işler değişecekti.
Grimes cehennemdeydi ve Alice onun peşinden gitmeye kararlıydı. Çünkü profesörün yazacağı tavsiye mektubu Alice’in geleceğini belirleyecek güce sahipti ve ölüm bile hayallerinin peşinden gitmesini engelleyemeyecekti.
Alice’in ezeli rakibi Peter Murdoch da aynı fikirdeydi.
Bu iki rakip, sevmedikleri bir adamı kurtarmak için cehennemin derinliklerine yola çıkacaklardı.
Ama cehennem pek de eski hikâyelerde ve kutsal kitaplarda anlatıldığı gibi değildi.
Çok daha tehlikeliydi.
“Katabasis’te Kuang hem komik, hem kanlı hem de sarsıcı bir yolculuğa çıkarıyor okuru; akademik yaşamın tehlikelerini ve güç yapısını acımasızca hicvederken, kırılgan bir insan kalbine sahip olmanın anlamını asla gözden kaçırmıyor.”–Leigh Bardugo
“Büyüleyici ve dokunaklı bir hikâye; başından kalkmadan okudum. Bu kitap başlı başına bir deneyim. Onu ilk kez okuyacaklara imreniyorum.” –Rebecca Ross
“Katabasis, yürek burkan derecede gerçek karakterleri ve sürükleyici dünya inşasıyla yılın en iddialı romanlarından biri.” –New York Times
“İnanılmaz fikirlerle dolu bir kitap. Kuang en yaratıcı yazarlardan biri. Yağ gibi akıp giden bir üsluba sahip. Katabasis, modern bir klasik olmaya aday, güçlü ve zamansız bir eser.” –Olivie Blake
“Ne macera ama! Katabasis tam bir başyapıt — edebi, nüktedan ve ustaca yazılmış; son derece tatmin edici finaline kadar heyecanlandırıyor ve büyülüyor. Okumaktan büyük keyif aldım.” –Gareth Brown
“Şeytani derecede zekice ve beklenmedik şekilde tatlı; cehenneme gitmek hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı.” –Shannon Chakraborty
Yeryüzü Güvercinleri
Yazar: Çiğdem Sezer
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı

Rengârenk umutlardan kuşlar çizer çocuklar!
Edebiyatımızın saygın ödüllerinin sahibi, her yaştan okura seslenebilen usta şair, yazar Çiğdem Sezer, savaş dehşetinin içinde kalan çocukların hayata tutunma hikâyesini lirik bir üslupla aktarıyor. Yetişkinlerin acımasız savaşlarının, çocukların kırılgan dünyasını nasıl altüst ettiğini, nasıl çaresiz kaldıklarını yumuşacık bir dille anlatıyor. İllüstratör Büşra Kaygın Gafarov’un özgün desenleriyle zenginleşen romanda, ayrı düşen iki arkadaşın hayalleri, çocukluğun masumiyetini ve barış özlemini duyumsatıyor.
Leyla ve yakın arkadaşı Samar, çatışmaların gölgesinde geçen her gün barışın hayalini kuruyorlardı. Oyunlarını bozan bomba sesleri, çoktan hayatlarının ayrılmaz parçası olmuştu. Leyla, babası ve abileri mücadeleye katılınca, korkularını belli etmemek için hayallerine sığındı. Bir gün bakkaldan dönerken, az önce çıktığı evinin yerinde sadece yıkıntılar ve toz bulutları gördü. Yapayalnız kalan Leyla, gözlerini açtığı hastane odasında ailesinin, komşularının ve Samar’ın özlemiyle baş etmek zorundadır…
Sana Dünyayı Göstermek İsterdim
Yazar: Harriet Armstrong
Yayınevi: Holden

Romanın isimsiz anlatıcısı, üniversitenin son sınıfındaki genç kız, kampüs mutfağında karşılaştığı Luke’a sırılsıklam âşık olur. Artık onu düşünmediği tek bir an bile yoktur. Çevresindeki dünyayı gözlemlemeye, hayatla bağlantı kurmaya çalışır. Her şeyi anlamak, şeylerin özünü kavramak ister. Dünyadaki bütün kavramları öğrenmenin onu, bir şeyin parçası haline getirebileceğini, çevresiyle bağ kurmasını sağlayacağını düşünerek kavramlardan oluşan PowerPoint sunumu bile hazırlar. Kavramların, anlamsızlığı aşacağını ümit eder. İnsan olmak ne demektir? Birini karşılıksız sevmenin kalpte yarattığı tahribatın boyutları nereye uzanır? Zihnimizi ve bedenimizi nasıl dinlendirebiliriz?
Harriet Armstrong, genç bir kadının benlik algısının ve fiziksel dünyayla olan ilişkisinin parçalanışını alaycı ve mutlak bir umutsuzlukla anlatıyor. Sana Dünyayı Göstermek İsterdim, büyük bir yazarı müjdeliyor.
Telefon Kulübesindeki Kız
Yazar: Lee Su-Yeon
Çevirmen: Müge Kübra Oğuz
Yayınevi: Düşbaz

“Bu roman Tanrı’nın bize armağanı.”
Bu dünyadan kendi isteğiyle göç eden birinin aklından ve kalbinden son geçenleri duymak ister miydiniz?Dünyanın en hüzünlü hikâyelerinin toplandığı Psikolojik Otopsi Merkezi ve bu merkezin yakınlarında, tek başına duran ankesörlü bir telefon kulübesi. Orada yaşananlar, gidenleri olduğu kadar geride kalanları da teselli eden dokunaklı bir insani fanteziyi gözler önüne seriyor.
“Keşke gerçekten de dünyanın herhangi bir yerinde insanların aklından geçen son düşüncelerini dinleyebileceğimiz bir ankesörlü telefon olsaydı. Kaybolup gitmiş birini özleyenler, buna tutunarak yaşamaya çalışanlar… Sonuçta sadece geride kalanların duyabileceği, telefonun ötesinden gelen ses Tanrı’nın bir armağanı gibi olurdu. Yazarın baş karakter Jian’ın gözünden bu insanlara bakışı en ufak bir değişikliğe dahi ihtiyaç duymadan, olduğu gibi sıcacık.” Kim Jiyun, Yeonnam-dong’un Neşeli Çamaşırhanesi’nin yazarı
“İntihar gibi zor ve çoğu zaman tabu kabul edilen bir konuyu incelik ve hassasiyetle ele alan bir roman. Okudukça, insanın İçini parçalayan bir hüzün ve umut aynı anda hissediliyor. Yas ve keder üzerine yazılmış bu hüzünlü ve güzel eser, uzun süre aklımdan çıkmayacak. Romanın karakterleri gibi ben de uzun bir aradan sonra yaralarımın kabuklarını kaldırıp onların içinde huzuru arayacak gücü buldum.” Shanna, Hyunam-dong Kitabevi’nin çevirmeni
Juette’in Tutkusu
Yazar: Clara Dupont – Monod
Çevirmen: Bahadırhan Bozkurt
Yayınevi: İletişim Yayınları

“Benim adım Juette, artık yaşım yok. Alacak bir intikamım var.”
Taşların Anlattığı’yla tanıdığımız Clara Dupont-Monod bu kez gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenerek, henüz on üç yaşında zorla evlendirilen, istemediği halde çocuk sahibi olan genç bir kızın evlilik kurumuna, patriyarkaya ve ruhban sınıfına savaş açmasının hikâyesini anlatıyor Juette’in Tutkusu’nda. Herkesi karşısına alarak tüm toplumsal rollerini bir kenara iten Juette, kendi kurtuluşunu kendi elleriyle var ediyor, kimseye aldırış etmeden kendi yolunu kendisi çiziyor.
“Artık kimse beni asla bir odaya götürmeyecek. Hafızamdan silebileceğim utançları gözden geçiriyorum. Hiç durmadan aynı soru gelip duruyor: Kocamın, babamın, papazların hatırasından nasıl kurtulabilirim? Erkeklerden nasıl kurtulabilirim?”