170
Views

‘Yeni Hollywood’ dönemi tüm zamanların en iyileri olacak yönetmenler geçidinin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu dönemin zirvedekileri dendiğinde büyük ihtimalle Francis Ford Coppola, Martin Scorsese, Steven Spielberg ve George Lucas isimleri başta gelir. Bu, Robert Altman, Peter Bogdanovich, Mike Nichols, John Cassavetes, William Friedkin ya da sinemada çığır açan sayısız diğerlerinde herhangi birini görmezden gelmek değil ama yukarıda belirtilen dört isim en büyük etkiyi yarattı demek yanlış olmaz.

Coppola, The Godfather, The Conversation, The Godfather Part II ve Apocalypse Now filmlerini arka arkaya yönetip beş Akademi Ödülü kazandığında şimdiye kadarki en etkileyici yönetmenlik serilerinden birine imza attı. Aynı esnada Scorsese sessizce beyaz perdede olabilecek en iyi özelliklerden birkaçıyla dolu bir filmografi oluşturuyordu. Spielberg ve Lucas ise farklıydı. Onlar paradigma değişimine öncülük eden popülistlerdi. Bu ikili Jaws, Star Wars, Raiders of the Lost Ark ve Jurassic Park gibi yeni ticari ve teknolojik zeminler yaratmasaydı bugün her şey çok farklı olurdu.

Coppola, öğrencisi Lucas’ın profesyonel hayatının neredeyse tamamını Star Wars‘a adamasından ve bir daha American Graffiti gibi bir iş yapmamasından dolayı memnuniyetsizdi. Uzun vadede biri daha çok öne çıkmış olsa da, boş gişe filmlerinden uzak durmak Coppola ve Scorsese’nin ortak yanıydı. Scorsese de kötü dönemler geçirdi ama hiçbir zaman Coppola’nın yaptığı gibi finansal açıdan kendini zora sokmadı. İkisinin her zaman karşılıklı saygıya dayalı bir dostluğu oldu ve Coppola bir gün Scorsese’nin kariyerinin zirvesi olduğunu düşündüğü filmi açıkladı.

Coppola, Esquire’a verdiği demeçte “Aslında birkaç favori Martin Scorsese filmim var. Mean Streets, The King of Comedy, Who’s That Knocking at My Door? filmlerini seviyorum. Ama Raging Bull onun en büyük başarısı olarak öne çıkıyor. Bence bu filmde kavram, oyunculuk, görüntüler, stil gibi tüm unsurları belirli bir hikayeyi anlatan ve sonra bunun ötesine geçen bir şeye dönüştürüyor” dedi.

Coppola, analitik yönünü ön plana çıkararak “sanatın amacı zamanımızı ve bizim için önemli şeyleri aydınlatmaktır” açıklamasını yaptı ve Raging Bull’un bunu “çok az filmin denediği, hatta daha da azının becerebildiği gibi kolayca” başardığına inandığını söyledi.

GÖRSEL: AP

far out magazine

Makale Kategorileri:
FİLM/DİZİ · MANŞET