57
Views

Isabelle Huppert, Claude Chabrol, Michael Haneke ve Joachim Trier gibi isimlerin eserlerinde sık sık rol alarak, etik tartışmalara yol açan ve bazen zalimlikte çığır açan kadın karakterleri canlandırmasıyla ünlüdür. Hupert’in tüm zamanların en büyük oyuncularından biri olduğu su götürmez bir gerçek. Avrupa bağımsız sinemasının önde gelen oyuncularından biri olarak genellikle sevimsiz karakterlere getirdiği duygusal yoğunluk ve karmaşıklığıyla tanınıyor.

Dünyanın en etkili auteurleriyle cesur işbirlikleriyle sinemanın gidişatını sonsuza dek değiştirirken onun bir performansı diğerlerinin hepsinden daha fazla takdir topladı ve tüm zamanların en zorlu performanslarından biri olmaya devam etti.

Michael Haneke yıllar boyunca sarsıcı, rahatsız edici ve insanlığın en karanlık yönlerine odaklanan kasvetli tarzıyla kendine özgü bir sinema mirası yarattı. Sık sık şiddet, belirsizlik ve travmayla olan ilişkimizi inceleyen yönetmen, izleyiciyi umut için çaresiz bırakan, insanlık dışı vahşet ve terör eylemlerine bakışı daha geniş toplumsal meselelere yöneltmeye zorlayan ezici bir alaycı tona sahip.

Cache, Funny Games ve Amour gibi filmleriyle tanınsa da Haneke’nin belki de en çok 2001 yapımı The Piano Teacher filminde Huppert ile yaptığı iş birliği unutulmazdır. Annesiyle yaşayan ve öğrencilerinden birinin romantik takibi altındaki cinsel yönden bastırılmış bir piyano öğretmeninin hayatına odaklanır.

Huppert’in performansı, Erika karakterine aşıladığı milyonlarca çelişki nedeniyle tamamen büyüleyici, katmanlı ve anlaşılması zordur. Huppert katı değerlerine ve dünya görüşüne açıkça aykırı kararlar alan bir karakter yaratıyor. Derin sorunları var, ihmal edilmiş, başkalarını memnun etmek için yaşıyor ve özgürlüğü yok. Bu yüzden sınırları zorlayan cinsel fanteziler kuruyor; bu, onun tam bir özgürlük ve katı yaşam tarzına aykırı bir şey yapabilme yeteneğinden kaynaklanmaktadır.

Huppert’in kararlarının her biri, fiziksel tavırlarından yürüyüş biçimine, küvette sahnesindeki hassasiyetine kadar ayrıntılı olarak ele alınıyor ve inceleniyor. Yakından baktığınızda Huppert’in gözlerini nadiren kırptığını fark ediyorsunuz; sizi karakterine iyice yaklaştıran ve gözlerinizi ondan alamamanıza neden olan, sizi sinirlendiren bir başka küçük ayrıntı.

Bu, Erika’nın cinsel kimliğinde istismarın ve bunun nasıl tezahür ettiğinin acımasızca bir incelemesi. Film, ona ilgi gösteren adamın sonunda ona saldırmasıyla istediği özgürlüğün asla mümkün olmayacağını keşfetmesiyle yıkıcı bir şekilde sona eriyor. Tüm zamanların en rahatsız edici performanslarından birini yaratan Huppert böylece oyunculuk sanatına bakışı sonsuza dek değiştirdi ve diğer sanatçılar için çıtayı erişilmesi zor yüksekliklere taşıdı.

Makale Kategorileri:
FİLM/DİZİ · MANŞET